Son anket çalışmalarının birinde, Yargı’ya olan güven oranı %11’e inmiş. Sizin anlayacağınız, enflasyondaki düşüş oranını bile geride bırakmış.
Kimsenin, Mecelle'de resmedildiği üzere: “hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olmalı” vasıflarına uygun; 7.0 Ph derecesinde, ne asidik ne bazik, tatsız, kokusuz, tortusuz hakim savcı arayışında olduğunu sanmıyorum. Neticede hakimler, üç aşağı beş yukarı, tevarüs ettikleri toplumun ortalamasını yansıtırlar. Bir bakıma neye layıksak o şekilde yargılanıyoruz. (meselenin bu boyutunu müteakip yazıya bıraktığımdan ayrıntıya girmeyeceğim)
Yargı ile ilgili algıyı oluşturan haberlerin, daha çok Terör yargılamaları ve siyasetçiler arasındaki tazminat davalarından kaynaklandığını görmekteyiz.
Bunlar üzerinden yapılan, haber yorumlar, ithamlar, bazen hakaret noktasına varan yerli yersiz eleştiriler, saygınlık erozyonunu had safhaya getirdi.
Vatandaş ne bilsin; bu tür medyatik davaların, toplam uyuşmazlıkların %1’ine tekabül ettiğini.
Dolayısıyla, tapu iptal-tescil, senet-sepet, boşanma, kamulaştırma, tüketici, işçi işveren, adi suçlar gibi politik karşılığı olmayan dava dosyalarının ( imkânların elverdiği ölçüde) çözüldüğüne emin olabilirler.
Gelelim güven erozyonuna yol açan sair etkenlere: