Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
3. Hukuk Dairesi 2020/3608 E. , 2020/7093 K.
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşmalı, davalı vekili tarafından katılma yolu ile duruşmasız temyiz edilmiş, davanın niteliği gereği duruşma isteğinin reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteğinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 10/01/2004 tarihli dava dilekçesinde ... (... Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti) davalı olarak göstermiş ve davalı kiracı ile aralarında 01/12/1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesi bulunduğunu, kiralanan gayrimenkulün yenilenen kira dönemi için kira bedelinin aylık 1.860,00 TL olarak belirlendiğini, bu bedelin rayiçlerinin altında kaldığını belirterek kira sözleşmesinin yenilenme tarihi olan 01/12/2004 tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 8.000,00 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiş ve taraf usul işlemlerinde yargılamayı ...'a yöneltmiştir.
Davalı, müvekkili davalı ... ...'un dava konusu yerde kiracı olmadığını, dava konusu yere ilişkin 01/01/2002 tarihli kira sözleşmesinde kiracının ... Ambalaj Sanayi Ticaret Ltd. Şti. olduğunu ileri sürerek davanın husumet nedeniyle reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı tarafın sunduğu 01/01/2002 tarihli kira sözleşmesine dayanılarak ...'un kiracılık sıfatının bulunmadığı, kiracının ... Ambalaj Sanayi ve Tic. Ltd. olduğu gerekçesiyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş, hükmün davacı tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 10/05/2010 tarih, 2010/7659 Esas 2010/8296 Karar sayılı ilamıyla, "davalı tarafından dosyaya sunulan 01/02/2002 tarihli kira sözleşmesi altındaki imzanın ...'e ait olmadığı, söz konusu sözleşmenin sahte olduğu ileri sürülerek şikayette bulunulduğu, bunun üzerine hazırlık aşamasında savcılıkla alınan 22/02/2009 tarihli adli tıp uzmanı bilirkişi raporunda inceleme konusu taraflar arasındaki 01/02/2002 tarihli kira sözleşmesi üzerindeki kiraya veren (...) adına atılmış imzaların ...'in eli ürünü olmadığının bildirildiği, buna
dayanarak davalı Mehmet ... hakkında özel evrakta sahtecilikten dava açılmış olup davanın halen derdest olduğu, ceza davasındaki deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, bu defa 01/12/1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesi dikkate alınarak süresinde ihtarda bulunulmadan davanın açıldığı ve bu nedenle kira bedelinin tespiti talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Dava dilekçesinde davacı veya davalı olarak gösterilen kişiler, şekli taraf kavramına göre davanın tarafı iseler de, bu her zaman o kişilerin taraf sıfatına sahip oldukları anlamına gelmez. Zira az yukarıda da ifade edildiği üzere, taraf sıfatına sahip olmak için dava konusu hakkın sahibi olmak gerekir. Örneğin, alacak davasında davalı tarafta yer alabilme sıfatı o alacağın gerçek borçlusuna aittir.
Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def'i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re'sen nazara alınmasıdır (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan - Yılmaz, Ejder : a.g.e.,s. 231-232 ; Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s. 307).
Tüm bu açıklamalarla birlikte HMK’nın ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi gereğince de, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Kural olarak, kira ilişkisinin varlığını ve aylık kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfeti davacıya, davalı tarafından kabul edilen kira bedelinin ödendiğinin ispat külfeti ise davalıya düşer.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacının dayanmakta olduğu 01/12/1996 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kiracının Mehmet ... (... Ambalaj San.) olarak geçtiği, yine davacı ve dava dışı ... Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti. arasında görülmekte olan Şişli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/102 Esas sayılı dava dosyasında davalı şirketin kira sözleşmesine herhangi bir itirazda bulunmamış olması nedeniyle kira sözleşmesini kabul etmiş sayıldığı ve yargılamaya bu şekilde devam edildiği, kira stopajları ve kira bedellerinin ilgili şirket tarafından ödendiği ile kira sözleşmesi aslının davacı kiraya veren tarafından sunulamaması nedeniyle kira sözleşmesi aslı üzerinde inceleme yapılamamış olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacının dayandığı kira sözleşmesindeki kiracının ... olduğunu ispat edemediğinin kabulü gerekir.
Davalı ... ...'un 01/12/1996 tarihli kira sözleşmesine taraf olmadığı, bu nedenle davada pasif husumetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca mahkemece, davalı ... ...'un davada pasif taraf sıfatının (husumetinin) bulunmadığının dikkate alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme neticesinde yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de, sonucu itibariyle karar redde ilişkin olduğundan hükmün gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek hükmün değiştirilen gerekçe ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.