Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve dava tarihi olan 2006 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
5. Hukuk Dairesi 2020/8782 E. , 2021/1139 K.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 10/12/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ... vekili Av. ... ve davalı ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenip verilen geri çevirme üzerine gelen dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, tapuda sahte vekaletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma kararı uyarınca inceleme ve işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm kurulmuş; karar, davalı ... ve Maliye Hazinesi vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden ; dava konusu ... ili ... mahallesi 319 ada 794 parsel sayılı taşınmaz tapuda ... ... adına kayıtlı iken ... 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/61 Esas sayılı dosyası ile mahkumiyetlerine karar verilen ... ve ...'ın birlikte hareketle tapu maliki ...'nin kimlik bilgileriyle başka birini götürerek ve bu kişiyi ... ... olarak tanıtıp vekaletname düzenlenmesini sağladıkları, bu sahte vekaletnameyle tapunun davacıya devredildiği , durumdan haberdar olan asıl malik ... ... nın tapu iptali ve tescil davası açtığı, ... 2. Hukuk Mahkemesi'nin 1999/307 E 2004/495 K sayılı kararı ile tapunun iptaline ve ilk malik ... ... adına tapuya tesciline karar verildiği,kararın 20.06.2005 tarihi itibari ile kesinleştiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK.nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007.maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk
türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Bunun yanı sıra, her ne kadar davacı noterde düzenlenen sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek gerçek maliki adına tescil edilmesi nedeniyle zarara uğramışsa da, kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamaktaoır.Tapu sicilinin tutulması görevini üstlenen Devlet, bu sicile tanınan güvenden ötürü hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir.
Bu nedenle, somut olayda 4721 sayılı Yasanın 1007.maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Ancak;
1-Dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.
Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle zemine, yapıya da Bayındırlık birim fiyatlarına göre belirlenen bedelden yıpranma payı da düşülmek suretiyle değer biçilmesi gerekirken, dosya arasında bulunan bilirkişi kurulu raporlarında bu yönteme uyulmadan soyut ifadelerle değer biçilmesi doğru olmadığı gibi,mahkemece resen yapılan hesaplama sonucu ,bilimsel olmayan yöntemlerle belirlenen m2 birim fiyatıda inandırıcı bulunmamıştır.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve dava tarihi olan 2006 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 46. maddesinin son fıkrası (ana gayrimenkulün arsası ile birlikte kamulaştırılması halinde her bağımsız bölümün kamulaştırma bedeli bağlantılı bulunduğu arsa payı ile eklentileri de göz önünde tutularak ayrı ayrı takdir olunacağı) hükmünü koymuştur. Böyle olunca ana yapının arsasına 2942 sayılı Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrasının g bendi göz önünde tutularak kamulaştırma gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre, üzerindeki yapılara aynı maddenin H bendi gereğince değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesapları gösterilip yıpranma payı düşülmek suretiyle ve ayrıca İ bendi hükmü uyarınca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınarak kamulaştırma karşılığının yasal biçimde belirlenmesi gerekir.
Buna göre yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda arsa değeri ve tüm yapının (ortak yerleri içerir biçimde) değeri hesaplandıktan sonra, toplam bedel üzerinden arsa payına düşen miktarına göre bağımsız bölümün karşılığı tespit edilir. Şayet o bağımsız bölüm yapısında değeri etkileyecek özellik ve nitelikte ekstra ilaveler varsa bunlar da göz önünde tutulmak gerekir.
Yukarıda açıklanan esaslar dairesinde sözü edilen bağımsız bölüme değer biçilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-26.12.2006 tarihli bilrkişi kurulu raporunda taşınmaz üzerinde bulunan dükkan niteliğindeki yapının alanın 180,00m2 olarak belirlendiği, bozma sonrası alınan 14.01.2019 tarihli bilrikişi raporunda ise yapı alanın 75,00 m2 olarak hesaplandığı gözetilerek bu hususta oluşan çelişki giderilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması,
4-Kabule göre de ;
Mahkemece verilen ilk ve ikinci kararda 135.000,00 TL tazminat bedeline hükmedildiği ve ikinci kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmediği anlaşıldığı halde,davalı taraf lehine oluşan usuli kazınılmış hak ilkesi ihlal edilerek bozma sonrası 150.535,00 TL tazminata hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı ... ve Maliye Hazinesi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davalı ...'den peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, temyiz eden davalı ... ve Hazine yararına karşılıklı olarak yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 2.037,00-TL. vekalet ücretinin verilmesine, 09/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.