23. Diş hekimi olan borçlunun kişisel çalışma ve faaliyeti sermaye unsuruna oranla üstün durumdadır. Borçlunun yaptığı iş kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartmış olduğundan, borçlunun meslek sahibi olduğunun kabulü gerekir.
24. Öte yandan 14.10.1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te muayenehanelerde bulundurulması zorunlu tıbbi cihaz, araç ve gereçler ile tıbbi eşyalar gösterilmiştir.
25. Ancak ne var ki mahkemece alınan 16.09.2014 tarihli bilirkişi raporunda, anılan yönetmelik hükümleri de göz önünde bulundurularak İİK’nın 82. maddenin 1. fıkrasının 4. bendinde belirtilen borçlunun diş hekimliği mesleğini yapması için gerekli olan alet ve eşyaların haczedilen mallar arasında olup olmadığı konusunda denetime ve hüküm vermeye elverişli bir tespit yapılmamış olup, rapor kendi içinde çelişkilidir.
26. O hâlde mahkemece yeniden bilirkişi raporu aldırılarak; 14.10.1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te muayenehanelerde bulundurulması zorunlu tıbbi cihaz, araç ve gereçler ile ilgili düzenlemelerin de dikkate alınması ve Yönetmelikte sayılmayan ancak günümüz koşullarında diş hekimi mesleğinin icrası için gerekli görülen eşyaların haczedilen eşyalar arasında olup olmadığının tespiti gerekir. Alınacak bilirkişi raporunda haczedilen menkullerin mesleki faaliyetin sürdürülebilmesi için gerekli olduğu tespit edildiği takdirde ise İİK’nın 82. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hâline münasip alabileceği alet ve edevatın değeri belirlenip, haczedilen mahcuzların değerinin bundan fazla olması durumunda, bedelinden hâline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasına karar verilmesi zorunludur
Hukuk Genel Kurulu 2017/335 E. , 2020/897 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “haczedilmezlik şikâyeti” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine müvekkilinin diş hekimliği mesleğini icra ettiği muayenehanesinde haciz işlemi yapıldığını, müvekkilin meslek ve sanatının icrası için gerekli olan ekipmanların haczedildiğini, haczedilen menkullerden sadece dişçi koltuğu ve aparatlarının muhafaza altına alınmadığını, oysa ki müvekkilinin mesleki faaliyetinin geniş kapsamlı olduğunu, işyerinin bir muayenehaneden ziyade poliklinik olduğunu, müvekkilin diş tedavisi için zaruri olan sterilizasyon cihazı (otoklav), ışınlı diş beyazlatma cihazı, diş beyazlatma için hareketli hasta koltuğu ve parlatma ünitesi, malzeme fırını, hastaların beklerken oturduğu koltuklar, hasta kayıtlarını tuttuğu bilgisayar, Antalya ili için vazgeçilmez olan ve kliniğin havalandırılması için gerekli tek klima ile klinikteki tek televizyon ve yazıcının da muhafaza altına alındığını, muhafaza altına alınmayan bir adet dişçi koltuğu ile müvekkilinin mesleğini icra edemeyeceğini, muhafaza altına alınan eşyaların diş hekimliği mesleğinin faaliyetini sürdürebilmesi için gerekli, zaruri demirbaş eşyalar olduğunu, bu nedenle haczedilemeyeceklerini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 82 ve diğer ilgili maddeleri gereğince haczin kaldırılmasına ve muhafaza altına alınan malların müvekkiline teslimine karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; borçlunun mesleki faaliyetini devam ettirebilmesi için kendisi ve faaliyeti için en önemli olan dişçi koltuğu ve aparatlarının muhafaza altına alınmadığını, mesleki faaliyetine muhafaza altına alınmayan dişçi koltuğunu kullanarak devam edebileceğini, işyerinde koltuk (misafir koltuğu), sandalye, televizyon, klima, bilgisayar, yazıcı gibi malların haczedilerek muhafaza altına alındığını, bu malların diş hekimliği hizmetinin ifasında kullanılmasının mecburi olmadığını, diş hekimliği faaliyetinin yapılabilmesi için bir dişçi koltuğunun ve aparatlarının bulunmasının yeterli olduğunu, haczedilmezlik şikâyetinde bulunulabilmesi için işyerinde sermaye unsurunun değil emek unsurunun ön planda olması gerektiğini, ancak haciz işleminin yapıldığı işyerinde emek unsurunun değil sermaye unsurunun ön planda olduğunu, sermaye unsuru emek unsuruna göre daha fazla olan ve bir teşebbüs olan diş hekimliği polikliniğindeki malların diş hekimliği faaliyetinin yürütülebilmesi için zorunlu alet ve edevattan kabul edilemeyeceğini, takip hukukunun amacının alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğunu savunarak şikâyetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.11.2014 tarihli ve 2014/950 E., 2014/1194 K. sayılı kararı ile; mahkemece alınan bilirkişi raporunda haczedilen menkullerin borçlunun mesleğini icra edebilmesi için zorunlu menkuller olmadığının bildirildiği, İİK’nın 82. maddesinin 4. fıkrası gereğince borçlunun sanat ve mesleği için lüzumlu olan alet, edevat ve kitaplarının haczedilemeyeceği, ancak bunun için borçlunun haciz sırasında bir meslek veya sanatla uğraşıyor olması, kendisi ile ailesinin geçimini anılan bu meslek ve sanat ile sağlamasının gerektiği, somut olayda borçlunun diş hekimi olduğu ve geçimini bu işle sağladığının tartışmasız olduğu, haczedilen menkullerin borçlunun mesleğini icra edebilmesi için zorunlu olmadığı, zorunlu olan dişçi koltuğunun haczedilmediği, borçlunun işini yapabilmesi için haczedilen menkullerin değerinin emeğine göre çok düşük değerde olması gerekirken, haczedilen menkullerin değerinin yüksek olmasının yapılan işi mesleğin dışında bir teşebbüs konumuna getirdiği yani sermayenin değerinin emeğin değerinden daha fazla olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 15.09.2015 tarihli ve 2015/9205 E., 2015/21112 K. sayılı kararı ile; “…Şikâyetçi borçlunun icra mahkemesine süresinde yaptığı başvuruda; diş hekimi olduğunu, mesleğini icra ettiği muayenehanesinde mesleki faaliyetini etkileyecek şekilde haciz yapıldığını ileri sürerek haczedilmezlik şikâyetinde bulunduğu, mahkemece şikâyetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK'nun 82/4. maddesi gereğince, borçlunun sanat ve mesleği için lüzumlu olan alet ve edevatı haczedilemez. Borçlunun mesleğini icra etme kabiliyetinin korunmaya değer olduğu, bu koruma kapsamında, aile bireylerinin meslek icra etme kabiliyetlerinin de himaye edilmesi gerektiği benimsenmektedir. Bununla birlikte en çok duraksama meydana getiren husus da, mesleki eşya ve araçlardan ne anlaşılması gerektiğidir. Bunun için haciz sırasında borçlunun o meslek ve sanatını icra etmesi ve kendisinin ve ailesinin geçimini, icra ettiği bu meslek ve sanatından temin etmesi gereklidir.
Haczedilemeyecek malların kapsamını tayin edebilmek için "sanat" sözcüğü ile eş anlamda kullanılmış olan "meslek" kavramını teşebbüsten ayıracak kıstasların açıklanması gerekir. Çünkü borçlu bir meslek sahibi sayıldığı takdirde, bu mesleği ile ilgili alet, edevat ve kitapları haczedilemeyecek, aksine bir teşebbüs sahibi sayıldığı zaman, bu teşebbüsün malları sermaye ağırlıklı olup haczedilebilecektir. Bu bağlamda meslek ve sanattan kasıt, borçlunun kişisel yeteneğine, kendi iş gücüne ve kendi bilgi dağarcığına dayanarak yürüttüğü bir faaliyettir. Bu durum, üzerinde kolaylıkla birleşilemeyen ve sürekli gelişme süreci gösteren bir konudur.
Şikâyet konusu incelenirken borçlunun yaptığı işte sermaye ile emeğin karşılıklı oranları tespite çalışılır ve emeğin değerinin, sermayenin değerinden daha fazla olduğu görülürse “bir mesleğin” varlığına, aksi takdirde “bir teşebbüsün söz konusu olduğuna” hükmedilir. Bu kıstasa ekonomik kıstas denir (HGK'nun 02.12.1972 tarih, 1972/572-974 sayılı kararı). Buna göre, borçlunun yaptığı işte onun kişisel çalışması ve faaliyeti ön planda, sermayesi ve yararlandığı yabancı iş gücü ikinci planda gelmekte ise, borçlu bir meslek sahibi sayılır ve bu meslek için gerekli aletler haczedilemez.
Somut olayda borçlunun yaptığı iş kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartmış olup, borçluyu bir meslek sahibi olarak kabul etmek gerekir.
Öte yandan mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda özetle, haczedilen malların bulundurulmalarının önemli olduğu, ancak mesleki faaliyetin olmazsa olmazı denilebilecek gerekli malzemeler olmadığı belirtilmiş olup, raporun bu hâli ile denetime ve hükme elverişli olmadığı görülmüştür.
O hâlde mahkemece, yeniden bilirkişi raporu aldırılarak; haczedilen menkullerin borçlunun mesleği için zorunlu olan alet ve edevat olup olmadığı tespit edilerek, zorunlu olduğu tespit edildiği takdirde hâline münasip alabileceği alet ve edevatın değeri belirlenip, haczedilen mahcuzların değerinin bundan fazla olması durumunda, bedelinden hâline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasına ve satış bedelinden kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, borçlunun yaptığı işin sermaye ağırlıklı olduğu kabul edilerek, denetime elverişli olmayan rapora dayalı hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 02.03.2016 tarihli ve 2015/1233 E., 2016/185 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda diş hekimi olan borçlunun özel ağız ve diş sağlığı muayenehanesinde yürüttüğü faaliyetin bir meslek mi yoksa sermaye ağırlıklı bir teşebbüs mü olduğu, burada varılacak sonuca göre yeniden bilirkişi raporu aldırılarak haczedilen menkullerin borçlunun mesleği için zorunlu olan alet ve edevat olup olmadığının tespit edilerek, zorunlu olduğu tespit edildiği takdirde hâline münasip alabileceği alet ve edevatın değerinin belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Kural olarak, borçlunun malvarlığını teşkil eden mal, alacak ve hakları, alacaklılarına karşı bir tür teminat teşkil eder ve bu nedenle borçlunun alacaklıları tarafından borç için haczettirilebilir.
13. İİK’nın 82. maddesinde haczedilemeyecek mallar ve haklar düzenlenmiştir. Maddî hukuka göre başkasına devri yasak olan mal, alacak ve haklar (mesela münhasıran şahsa bağlı haklar, TMK m. 23 gibi) haczedilemez. Ayrıca özel kanunlarında haczedilemeyeceği yazılı olan mal, alacak ve haklar da haczedilemez.
14. İİK’nın haczi caiz olmayan mallar ve haklar başlıklı 82. maddesinin 1. fıkrasının 4 numaralı bendine göre “Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alat ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları” haczedilemez. Aynı maddenin 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun ile değişik 3. fıkrasında ise “Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
15. Borçlu bir sanat ve meslek sahibi ise meslek ve sanatı için gerekli olan aletleri haczedilemez. Borçlunun meslek ve sanatı için gerekli olan aletlerin haczedilemez sayılabilmesi için, borçlunun haciz anında bu mesleği fiilen icra etmekte ve kendisi ve ailesinin geçimi için gerekli olan parayı bu mesleğin icrası suretiyle sağlamakta olması gerekir.
16. Sanat ve meslek eş anlamda kullanılmıştır; bu nedenle, yalnız meslek terimi kullanılabilir. Meslek terimini, teşebbüs (unternehmung) teriminden ayıracak ölçü hakkında görüş birliğine varılmış değildir. Fakat, genellikle kabul edildiğine göre, bir kişinin (bedenî ve fikrî) kişisel çalışma ve faaliyetinin, gelir sağlayan diğer unsurlara (yabancı iş gücüne ve sermayeye) oranla üstün durumda (ön planda) olması hâlinde bir meslek, aksi hâlde ticarî veya sınaî bir teşebbüs söz konusudur. İİK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının 2 numaralı bendinde de, "ekonomik faaliyeti sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleği" açıklamasına yer verilmiştir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 509).
17. Haczedilemeyecek malların kapsamını tayin edebilmek için "sanat" sözcüğü ile eş anlamda kullanılmış olan "meslek" kavramını teşebbüsten ayıracak kıstasların açıklanması gerekir. Çünkü borçlu bir meslek sahibi sayıldığı takdirde, bu mesleği ile ilgili alet, edevat ve kitapları haczedilemeyecek, aksine bir teşebbüs sahibi sayıldığı zaman, bu teşebbüsün malları sermaye ağırlıklı olup haczedilebilecektir. Meslek ve sanattan kasıt, borçlunun kişisel yeteneğine, kendi iş gücüne ve kendi bilgi dağarcığına dayanarak yürüttüğü faaliyettir.
18. Şikâyet konusu incelenirken borçlunun yaptığı işte sermaye ile emeğin karşılıklı oranları tespite çalışılır ve emeğin değerinin, sermayenin değerinden daha fazla olduğu görülürse “bir mesleğin” varlığına, aksi takdirde “bir teşebbüsün söz konusu olduğuna” hükmedilir. Bu kıstasa ekonomik kıstas denir. Buna göre, borçlunun yaptığı işte onun kişisel çalışması ve faaliyeti ön planda, sermayesi ve yararlandığı yabancı iş gücü ikinci planda gelmekte ise, borçlu bir meslek sahibi sayılır ve bu meslek için gerekli aletler haczedilemez.
19. Burada hâkim olan düşünce, borçlunun sadece malvarlığı ile sorumlu olduğu, fakat gelecek için saklı kalması (korunması) gereken iş gücü ile sorumlu olmadığıdır. Ancak zamanımızda alet yardımı olmaksızın icra edilebilecek bir meslek hemen hemen kalmamıştır. Bu nedenle borçlunun çalışabilmesini mümkün kılarak kendisi ve ailesinin geçimini sağlayacak aletlerin (bunların mameleki bir değeri olmasına rağmen) haczedilemeyeceği hükme bağlanmış bulunmaktadır (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, C I, İstanbul 1983, s. 798; Arslan, R./ Yılmaz, E./ Ayvaz, S. T./ Hanağası, E.: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2020, s. 284).
20. Diğer taraftan haczedilen malın borçlunun sanat ve mesleği için lüzumlu olan alet ve edevat olup olmadığının tespiti, lüzumlu olduğunun tespiti hâlinde ise bu alet ve edevatın borçlunun hâline münasip olup olmadığının tespiti hâkimin sahip olmadığı özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 266 ve devamı maddeleri gereğince bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir.
21. Yukarıda belirtilen ilke ve kurallara göre öncelikle borçlunun faaliyetinin bir meslek olup olmadığı tespit edilmelidir. Bunun için borçlunun o işin eğitimini belli bir biçimde almış olması gerekli değildir. Borçlunun yaptığı işteki kişisel çalışması ve faaliyeti, sermayesi ve yararlandığı yabancı iş gücüne göre ön planda ise borçlunun faaliyeti meslek olarak nitelendirilir. Haczedilen mallardan borçlunun mesleği için hangi araçların gerekli olduğunun tespiti gerekir. İİK’nın 82. maddesinin 02.07.2012 tarihli 6352 sayılı Kanun ile değişik 3. fıkrası, aynı maddenin 1. fıkrasının 4. bendine göndermede bulunmaktadır. Anılan hükme göre mesleki faaliyet için gerekli olup, haczedilemez olan eşya ve araçların değeri borçlunun hâline münasip olan eşya ve araçlardan fazla ise haczedilir ve satılır. Satış bedelinden hâline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılamak amacı ile borçluya bırakılır.
22. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; diş hekimi olan borçlunun özel ağız ve diş sağlığı muayenehanesinde 19.08.2014 tarihinde haciz işlemi yapıldığı, diğer menkullerle birlikte dişçi koltuğu ve aparatlarının da haczedildiği ancak bu malların muhafaza altına alınmadığı, borçlunun haczedilmezlik şikâyeti ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesince alınan diş hekimi tarafından düzenlenen 16.09.2014 tarihli bilirkişi raporunda; “Diş hekiminin mesleki faaliyetini sürdürebilmesi için gereken aletler; diş hekimi hasta koltuğu, ünit ve ünit üzerindeki aparatlardır. Rapora konu olan; otoklav: (birçok diş hekiminde halen bulunmuyor. Sterilizasyon farklı fırınla da mümkün), ışınlı diş beyazlatma cihazı, diş beyazlatmada kullanılan hareketli koltuk, parlatma ünitesi (bu üçü olsa da olur, olmasa da), malzeme fırını: malzeme dolabı yada sterilizasyon fırını mı kastediliyor?, (sterilizasyon fırını ise gerekli olabilir) hasta bekleme koltukları: (muayenehanelerde olan tüm malzemeler hekimin üzerine olması gerekirken eşine ait olarak gösterilmiş), bilgisayar (hasta bilgilerinin bilgisayara yüklenmesi zorunlu değil..), yazıcı, TV, klima mesleki ihtiyaçlar değildir, tüm bu sayılan malzemeler bulundurulmaları önemli, ama mesleki faaliyetin olmazsa olmaz denebilecek gerekli malzemeleri değildir” şeklinde görüş bildirdiği anlaşılmaktadır.
23. Diş hekimi olan borçlunun kişisel çalışma ve faaliyeti sermaye unsuruna oranla üstün durumdadır. Borçlunun yaptığı iş kişisel çalışmasını ve faaliyetini ön plana çıkartmış olduğundan, borçlunun meslek sahibi olduğunun kabulü gerekir.
24. Öte yandan 14.10.1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te muayenehanelerde bulundurulması zorunlu tıbbi cihaz, araç ve gereçler ile tıbbi eşyalar gösterilmiştir.
25. Ancak ne var ki mahkemece alınan 16.09.2014 tarihli bilirkişi raporunda, anılan yönetmelik hükümleri de göz önünde bulundurularak İİK’nın 82. maddenin 1. fıkrasının 4. bendinde belirtilen borçlunun diş hekimliği mesleğini yapması için gerekli olan alet ve eşyaların haczedilen mallar arasında olup olmadığı konusunda denetime ve hüküm vermeye elverişli bir tespit yapılmamış olup, rapor kendi içinde çelişkilidir.
26. O hâlde mahkemece yeniden bilirkişi raporu aldırılarak; 14.10.1999 tarihli ve 23846 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te muayenehanelerde bulundurulması zorunlu tıbbi cihaz, araç ve gereçler ile ilgili düzenlemelerin de dikkate alınması ve Yönetmelikte sayılmayan ancak günümüz koşullarında diş hekimi mesleğinin icrası için gerekli görülen eşyaların haczedilen eşyalar arasında olup olmadığının tespiti gerekir. Alınacak bilirkişi raporunda haczedilen menkullerin mesleki faaliyetin sürdürülebilmesi için gerekli olduğu tespit edildiği takdirde ise İİK’nın 82. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hâline münasip alabileceği alet ve edevatın değeri belirlenip, haczedilen mahcuzların değerinin bundan fazla olması durumunda, bedelinden hâline münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasına karar verilmesi zorunludur.
27. Hâl böyle olunca direnme kararı Özel Daire bozma kararı yanında, yukarıda belirtilen ilave nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.