1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanunun “Haksız Fillerden Doğan Borç İlişkileri”ni düzenleyen ikinci ayrımının “Yargılama” başlıklı bölümünün 76. maddesinde zarar görenin belli şartlar altında zarar verenden yargılama aşamasında hüküm verilmeden geçici ödeme talep edebileceğini düzenlemektedir.
Söz konusu maddede bu durum şu şekilde ifade edilmektedir.
“MADDE 76- Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir.
Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.”
Söz konusu maddenin gerekçesinde bu hükmün ihdas edilmesinin nedeni şu şekilde belirtilmektedir:
“Bu yeni düzenlemeyle, meselâ, hiçbir sosyal güvenceden yararlanamayacak durumda bulunmakla birlikte, somut olayda uğradığı zararın giderilmesi için âcilen parasal bir desteğe ihtiyaç duyan ve tazminat yükümlüsünün, uğradığı zarardan sorumluluğunu hâkime sunduğu inandırıcı kanıtlarla ortaya koyan zarar görenlerin korunması amaçlanmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, zarar görenin iddiasının haklılığını gösteren inandırıcı kanıtlar sunması ve ekonomik durumunun da gerektirmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, hâkime, istem üzerine tazminat yükümlüsünün zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verme yetkisi tanınmıştır. Ancak, fıkrada yapılan düzenlemeyle, geçici ödeme kararıyla kesin hüküm sonucunun, eda amaçlı bir ihtiyati tedbir aracılığıyla elde edilmesi amaçlanmamaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, aynı maddenin birinci fıkrası uyarınca zarar görene yapılan geçici ödemelerin nihaî kararda hükmedilmiş olan tazminata mahsup edileceği; zarar görenin açtığı davanın reddine karar verilmesi durumunda ise hâkim tarafından, aynı davada, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri vermesine hükmedileceği öngörülmektedir.”
Söz konusu madde ve gerekçesi incelediğinde Borçlar Kanunu ile yeni getirilen bu düzenleme son derece önemli sonuçlar doğurmaktadır. Daha önceden bu şekilde bir düzenlemenin olmaması da maddenin önemini bir kez daha artırmaktadır.
BK 76. madde uyarınca geçici ödeme talep edilebilmesi için;
1- Zarar görenin zararını ispatlayan kuvvetli delillerinin olması,
2- Zarar görenin uğradığı zararın giderilmesi için âcilen parasal bir desteğe ihtiyaç duyması bu kapsamda ekonomik durumunun da uygun olmaması,
Öncelikli şartlardır.
Yukarıda yer alan şartların varlığı halinde, istem üzerine, hakim, tazminat yükümlüsünün zarar görene geçici bir ödeme yapmasına karar verebilir. Tazminat yükümlüsünün yaptığı geçici ödemeler yargılama sonucunda hükmedilen tazminattan mahsup edilir, eğer tazminata hükmedilmezse, hakim yapılan geçici ödemelerin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verir.
Borçlar Kanunu 76. maddesi, özellikle yargılamanın yıllarca sürdüğü ve bu nedenle mağdur duruma düşen kişilerin korunmasına yönelik son derece önemli bir hükümdür. Çoğu zaman lehine hüküm çıksa da uzun süren bir yargılama sürecinde zarar verenden tahsil son derece güç olabilmekte, bu durumda zarar görenin daha da mağdur duruma düşmesi sonucuna yol açmaktadır.
Buraya kadar söz konusu madde hakkında genel bilgiler verdikten sonra, söz konusu maddenin iş hukuku kapsamında da uygulanıp uygulanmayacağını değerlendirmeye çalışalım.
Her ne kadar İş Hukukuna ilişkin düzenlemeler özel bir kanunla düzenlenmiş olsa da, özellikle fesih, ücret alamama, davalı iş yerinin ödeme kabiliyetinde meydana gelebilecek riskler göz önüne alındığında; zaten sosyo ekonomik anlamda zorluk çeken işçinin maddenin belirttiği şartları yerine getirmesi kaydıyla geçici ödeme imkanından kıyasen yararlanabileceğini kanaatindeyiz.
İş hukukundan kaynaklı yargılamaların uzun sürmesi, gider avansının peşin olarak yatırılma zorunluluğu, kimi zaman işverenlerin şirketin içini boşalatıp başka ünvan ve isimlerde faaliyetlerine devam ettikleri, böyle olunca tahsil kabiliyetinin giderek azaldığı uygulamada gayet iyi bilinmektedir.
Bu şekilde bir uygulamanın yaygınlaşması, hem hukuka aykırı işlemlerle işçilerin mağduriyetini bir nebze azalmasına neden olacak, hem de uzun yargılamanın getirdiği sıkıntılı süreçlerin bertaraf edilmesine neden olabilecektir. Elbette her müracaat edenin BK 76 maddeden yararlanamayacağı sabittir. Zarar görenin ekonomik durumun kötü olması ve zararı ispatı yönelik kuvvetli delillerin sunulması son derece önemlidir.
İş hukukuna yönelik olarak verilen kararlarda henüz bu şekilde bir uygulamaya rastlamasak da, kıyasen de olsa söz konusu madde hükmünden iş davalarında da yararlanabileceği kanaatindeyiz.