UA Hukukta misilleme yasaktır ve BM Şartı 2/4 te formüle edilen Güç Kullanma Yasağının ihlali anlamına gelir. Kendisine karşı haksız ve ölçüsüz güç kullanıldığını düşünen devletin BM Şartı Md. 51 anlamında meşru müdafaa hakkı saklıdır. Ancak bu hakkın kullanılabilmesi için haksız saldırının devam ediyor olması gerekir. Aksi taktirde, bitmiş ve devam etmeyeceği anlaşılan bir saldırıya karşı güç kullanmak, misilleme yapmak ya da güç kullanma tehdidinde bulunmak BM Şartı 2/4 bağlamında hukuka aykırıdır. Böyle bir durumda meşru müdafaa hakkı ancak sıcağı sıcağına kullanılabilir.
Kendisine karşı haksız güç kullanıldığını düşünen devletin konuyu gecikmeksizin BM Güvenlik Konseyi önüne getirip, gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Bütün bu ilkeler ve muhtemel bir kriz sırasında izlenmesi gereken yol haritası, BM nin kuruluş felsefesini yansıtır. BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesi olan bir devletin evleviyetle bunu bilmesi ve buna uygun hareket etmesi gerekir/beklenir. Yoksa BM sisteminin büyük zarar görmesinin önüne geçilemez. 2 nci Dünya Savaşına giden yolda yolda en önemli aşamalardan birinin 1 nci Dünya Savaşı Sonrasında kurulan Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) sisteminin benzer nedenlerle dejenere edilmesi olduğu unutulmasın.
Diplomasi bu konuda öncelikle başvurulması gereken vasıtadır. Öte yandan, Türk
Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan müdahalenin tamamı ile hukuksuz olduğu da
söylenemez. Çünkü uçağın sınır ihlalinde bulunduğu radar kayıtları ile kanıtlanıyor.
Şu da var ki, bu olayda düşürülen uçak sınır ihlali yapmasaydı bile hal ve
hareketleri ile düşmansı davranacağı yönünde haklı veya makul bir şüphe
olduğunda. UA Hukukta geçerliliği kabul edilen Önleyici Meşru Müdafaa
(preemptive self defense) prensibi çerçevesinde bir devlet, diğer bir devletin
herhangi bir savaş aygıtına bu tür sınırlı müdahalelerde bulunabilir. Diğer
taraftan, bir başka ülkeye ait bir uçağın düşürülmesinin ön şartı, yabancı
uçağın sınır ihlalinde bulunması değildir. Bir uçak, dost unsurlar tarafından,
sınır ihlalinde bulunmasa bile müdahaleye maruz kalabilir. Örneğin, sınır
ötesinden hedef tespiti veya istihbarat çalışması yapıyorsa veya sahip
olduğu silahlar ile sınır ötesinden yapacağı atışlarla sizi veya dost unsurları
vurması veya bunlara zarar verme ihtimaili varsa bu gibi hallerde de önleyici
meşru müdafaa hakkının kullanımı gündeme gelebilir. Bir süreden beri bölgede
meydana gelen olaylar ve artan tansiyon TSK unsurlarını bu hususta aşırı
ihtiyatlı davranmaya da itmiş olabilir. Ayrıca, bu tür uçakların sahip
oldukları yüksek hız nedeniyle sınır hattının ötesine geçmeleri an meselesidir.
Zamanında yapılmayan müdahale dost unsurlar açısından teleafisi imkansız
sonuçlar da doğurabilir. Bir uçağın, kimlik belirlemeye dönük çabalara ısrarla
cevap vermemesi, kendisinden şüphelenilmesini makul hale
getirir.
Rus tarafının, haklılığına inancı tam ise konuyu, Türkiyenin de uygun görmesi
halinde Uluslararası Adalet Divanı önüne götürme şansı bulunmaktadır. Ya da iki
ülkenin bir araya gelip, kusur ve zarar durumunu dikkate alarak, diğer çözüm
yöntemleri üzerinde uzlaşmaları da mümkündür. Hatta bu görüşmeler sırasında
kısmı veya bütün olarak tazminat ödenmesi bile gündeme gelebilir. Burada
başvurulmaması gereken tek yöntem karşı güç kullanma ve misillemedir. Böyle bir
hareket olayı içinden çıkılmaz hale getirir ve şu ana kadar uygulanması gündeme
gelmeyen NATO Antlaşması Md.5 in uygulanmasını gündeme getirebilir. Misilleme
veya ölçüsüz karşı güç kullanımı sonrasında Türkiye, NATO Md. 5 in
aktivasyonunu talep edebilir.
Hal böyle iken, Rus yetkililerin "ne şekilde karşılık verileceğine henüz karar verilmediği" ile "Rus vatandaşlarının Türkiye'ye ziyaretten kaçınmalarına" ilişkin söylem ve değerlendirmeleri başlı başına BM Şartı 2/4 bağlamında kuvvet kullanma tehdidi olup, bu da yasaktır. Bu nedenle, sorun bu yönüyle doğrudan BM Güvenlik Konseyi gündemine RF beklenmeden Türkiye tarafından taşınmalıdır.
Sorun BM Güvenlik Konseyi önüne gelirse,BM Şartı uyarınca RF nin oy ve veto yetkisini kullanma hakkı ortadan kalkmaktadır
Hüseyin Çeken - Hakim